Prof. Dr Faruk Buyru: ‘‘Doğum yaşı giderek yukarılara çıkıyor, çocuk sahibi olmak isteyenler istismar edilebiliyor’’
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Faruk Buyru, kadınların bazı sosyal nedenlerle anne olmayı ileri yaşlara ertelediklerini belirtiyor. Kadınlar kariyer yapma, uygun eşin olmaması gibi nedenlerle doğurganlıklarını erteleyip, daha ileri yaşlarda çocuk yapmaya çalışıyorlar. Bu da ileri yaş gebeliklerin getirdiği risklerin yanı sıra, gebe kalmada zorluklara da yol açıyor. 35 yaş öncesinde kadınların çocuk isteği olduğunda birkaç ay içinde gebe kalabilirken; 35, özellikle de 40 yaş sonrasında gebe kalma için beklenen süre giderek uzuyor. Bu durum da ister istemez bir korku ve paniğe neden oluyor.
“Tüp bebek merkezine başvuran kadınların yaşı 35 ve üstü”
Prof. Dr. Buyru, çocuk sahibi olmak amacı ile tüp bebek merkezlerine başvuran kadınların yaş ortalamasının 35’lerin üzerine çıktığını söyleyerek, “Kadının yaşı ilerledikçe yumurta sayısı azalıyor, ama asıl önemlisi yumurta kalitesi olarak nitelendirebileceğimiz, yumurtalarda kromozom bozukluğu riski artıyor. Bu da hem kolay gebelik oluşmamasına, hem de oluşan gebelikte düşük ve bebekte kromozom bozukluğu risklerinin artışına neden oluyor. 40 yaşından sonra gebe kalamayıp tedavi için başvuranlarda tüp bebek yöntemi en uygun ve gebelik şansı en yüksek yöntem. Ancak tüp bebek tedavisi ile dahi bir aylık tedavi ile bu grupta gebelik şansı yüzde 20 civarında. 45 yaş ve üstünde ise gebelik şansı yüzde 5’in altında, eve bebek götürme şansı ise yüzde 1 civarında. 40 yaş üzerindeki kadınların gebeliği yüzde 50 düşükle sonuçlanıyor. Düşük riski 45 yaş üzerinde yüzde 80’e çıkıyor. Bu grupta bazı hastalarda hormon tetkikleri ve ultrasonografide gelişecek yumurta görülmemesi nedeni ile tedaviye başlanamaması de söz konusu olabiliyor. Tedaviye başlananların bir kısmında ise yumurta gelişimi olmadığı için tedavi yarıda kalabiliyor. Yine yumurta toplansa dahi iyi kalitede olmayabiliyor veya embriyo gelişimi olmayabiliyor. Yani tedavi öncesinde ve tedavi sürecinde pek çok sorunla karşılaşılabiliyoruz” dedi.
Prof.Dr. Faruk Buyru, yumurta sayısı az veya ileri yaştaki kadınlara, gebelik şansını arttırma iddiası ile çeşitli yöntemlerin önerilebildiği konusunda uyarıyor. Buyru, “Bu yöntemlerin çoğu herhangi bir yararı kanıtlanmamış, bazı durumlarda zararlı da olabilen, pahalı tedaviler. Daha önce tüp bebek tedavisi denemeyen veya deneyip başarılı olmayan çiftler de kendilerine umut olarak sunulan bu yöntemlere ne yazık ki kurtarıcı gözü ile bakıyorlar. PRP, kök hücre, çeşitli vitaminler, rahim içinin kazınması, embriyo glue, bağışıklık sistemi ile ilgili tetkik ve tedaviler, IVIG, ERA bu amaçla kullanılabiliyor. Çoğu güvenilir olmayan, az bir vaka grubunda denenmiş bilimsel hiçbir dayanağı olmayan veya yapılan güvenilir çalışmalarda yararı gösterilememiş yöntemler. Bunların çoğu başlangıçta çok büyük bir umut ışığı olarak tanıtılan, zaman içerisinde daha çok grup tarafından, daha çok hastada kullanıldığında işe yaramadığı görülen işlem ve tedaviler.”
“Kısırlık tedavisi görenler yanıltılabiliyor”
Prof.Dr. Buyru, bir grup hastada hiçbir tedavi yapılmadığında dahi kendi kendine gebelik şansı olduğunu vurguluyor. Buyru, “Bu tedaviler uygulandığında da gebe kalabilen hastalar sanki ek tedavinin etkisi ile gebe kalmış gibi gösterilebiliyor. Tabii ki yeni yöntemler uygulanmalı, denenmeli, ama bu tedaviler hastanın izni alınarak, etik kurul kararı ile ve kar amacı güdülmeden yapılmalı. Ne yazık ki çoğu çift bu ek tedavilere asıl tedaviden çok daha fazla para ödemek durumunda kalıyor ve sonuç elde edemiyorlar. Yani en basitinden suistimale uğruyorlar. Çiftler, tedavi başlangıcında hiç konuşulmadığı halde, tedavinin ortasında “size şunu da uygularsak gebelik şansınız artar”, “ek vitamin veya serum kullanmamız uygun olur” şeklinde önerilerle karşılaşabiliyorlar.”
"Kısırlık tedavisinde alternatif tıp, bütünsel tıp tamamen pazarlama yöntemleri"
Prof.Dr. Buyru, “Alternatif tıp, bütünsel tıp diye pazarlanan yöntemlerin de kısırlık tedavisinde yeri olmadığını vurguluyor. BuyYapılan işlemlerin yararı olmadığı gibi kalıcı hasarlara yol açma riskleri de vardır. Tıp tektir ve bilimsel kanıtlara dayanarak oluşturulan tanı ve tedavi yöntemleri hastalara uygulanır. “Ben yapıyorum”, “çok başarılı oldum”, “özel yöntemim” gibi söylemler şarlatanlara özgüdür. Yöntemler çok sayıda hastada denenmeli, başka merkez veya kişiler tarafından uygulandığında da benzer sonuçları alınmalı, yan etki ve istenmeyen etkiler de ortaya konulduktan sonra genel kullanıma girmelidir.
"Donasyon tedavisi için Kıbrıs’a ve yurtdışındaki merkezlere giden var"
Prof.Dr. Faruk Buyru, yumurta sayısı yeterli olmayan, 3-4 defa deneme ile sonuç alamamış veya hiç yumurtası olmayan kadınların donasyon, yani başkasından alınacak yumurta ile tüp bebek denemesi yaptığını kaydediyor. Buyru “Ülkemizde yasak olan bu yöntem en yakın Kıbrıs’ta uygulanabiliyor. Maliyeti normal tüp bebeğin dört- beş katını bulabiliyor. Kıbrıs’ta 50 civarında tüp bebek merkezi var. Tıbbi, hukuki ve dini yönleri tartışılabilecek bu yöntemle gebelik şansı yüzde 50’nin üzerine çıkıyor. Ülkemizden de pek çok çift bu yönteme başvurmak için Kıbrıs veya yurtdışındaki başka merkezleri kullanabiliyor.”
Prof.Dr. Faruk Buyru, tüp bebek tedavisi için başvuracak çiftlerin bu merkezlerin web sitelerini ve sosyal medya hesaplarını kullandıklarını belirterek, uyarıyor. Buyru, “Doğru bilgi veren pek çok merkez olduğu gibi, nerdeyse kapıdan giren herkesin bebeği ile çıkacağını iddia eden hesaplar da var. Bu yanıltıcı sitelerden ve merkezlerden uzak durmak gerekiyor. Ülkemizde dünyanın en iyi merkezleri ile yarışacak pek çok tüp bebek merkezi var ama hiçbir yerde, tüm hastaları kapsayan yüzde 80’lik bir başarı oranı da yok. Web siteleri uyguladıkları “add-on” denilen yardımcı tedavilerle ilgili bilgi de veriyorlar. Örneğin BBC’nin haberine göre yararı olmasa bile hastaların yüzde 75’i kendilerine sunulan bu tedavilerin uygulanmasını istiyor. Yine Avustralya’da yapılan bir çalışmada da ülkedeki 40 merkezin 31’i ek tedavilerle ilgili bilgilere web sitelerinde yer veriyor ve hastalarına öneriyorlar.”
Prof.Dr. Faruk Buyru, sunulan pek çok bilginin hangisinin doğru ve güvenilir olduğunun araştırılması, daha önce tedavi gören yakınların deneyiminden de yararlanarak kendine en uygun merkez ve hekimi seçmek gerektiğinin altını çiziyor.