İBT WEB

Profesör sessiz çığlık atarak Covid-19’a dikkat çekti

Genel 07.05.2020 - 07:20, Güncelleme: 30.10.2020 - 18:29 kez okundu.
 

Profesör sessiz çığlık atarak Covid-19’a dikkat çekti

Bugüne kadar terör, şiddet, orman yangınları, atık ve israf, ölüm ve sonsuzluk gibi güncel sorunlar ve toplumsal olaylar üzerine birçok performans gerçekleştiren Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Kavukcu, sıra dışı covid-19 çalışmasıyla dikkat çekti. Prof. Dr. Mehmet Kavukcu, korona virüs ile ilgili bir performans/yerleştirme gerçekleştirdi. Hepimizin, bütün dünyanın, son zamanlarda yaşadığı covid-19 salgını felaketinin modern yaşam içerisinde ki psikolojik ve fizyolojik etkilerine dikkat çekmek isteyen Kavukcu, çağdaş sanatın diliyle kendi evinde bir yerleştirme ve performans gerçekleştirdi. Kavukcu, sürecin psikolojik etkilerini göz önüne alarak yaptığı, deforme edilmiş virüs biçimlerini, bütün eve yayarak, çeşitli boyutlarda ki virüs resimleri önünde, uygulama alanının birçok farklı yerinde sessiz çığlıklar atarak performansını gerçekleştirdi. Sıra dışı covid-19 performansıyla ilgili konuşan Prof. Dr. Mehmet Kavukcu, şunları söyledi: “Performansımda sürecin psikolojik etkisiyle, her gün gördüğümüzden daha farklı virüs görselleri ürettim. Öncelikle küçük boyutlu ön çalışma/eskizler ürettim, ardından bunları farklı boyutlarda büyüterek evimde yayıp ve bu büyük görsellerin bazılarına performans esnasında tekrar müdahale ettim. Virüsün mutasyonuna gönderme yaparak bu tavır, aynı zamanda virüsün yayılımına da gönderme yapmaktır. Eskiz aşamasının ardından büyütülerek bütün evi kaplaması ve ardından sanatçı tarafından tekrar müdahale edilmesi, virüsün laboratuar ortamında çoğaltıldığına dair iddialara da gönderim yapmaktadır. Bu virüs görselleri önünde sessiz çığlıklarımı atarak performansa devam ettim. Süreç boyunca emek veren insanlara destek olmak istemekteyim. Bu çığlıklar bir yandan da olanları ciddiye almayarak önlem almayan insanlara sitem çığlığı olarak düşünülebilir. Sanatın da dünyanın yaşadığı bu salgın sürecinde eve, sanatçı evlerine, taşındığı ortadadır. Bugüne kadar mekânın çeşitli boyutlarını sanat tarihinde ele alan ve çok çeşitli yerlerde işlerini sergileyen sanatçılar için ilk kez ev sanatın mekânı olarak bu kadar ön plana çıkmıştır. Evin güvenli ve sessiz atmosferini, yerleştirdiğim virüslerle dağıtarak, insan psikolojisinin tekinsiz duygusuyla olan etkileşimini irdeledim. Zira bu korkulu ve klostrofobik dönemimizde ev bize güvenliği/iç rahatlığını sağlayan tek yerdir. Ancak bütün evi deformasyona uğramış virüs görselleri ile doldurması bu güvenlik hissimize ters düşmekte ve bir anlamda insanların bu süreçteki anksiyete ruh halini yansıtmaktadır. Performansı kaydetmek için kullandığım malzemeler de yine sıradan bir evin yapısına uygun ve her evde olabilecek cihazlardır. Ayrıca kayıt sürecinde evden gelen çeşitli sesler evin doğal ortamını yansıtmakta, bunun tam aksine rahatsız edici virüs görselleri önünde işini yapan sanatçı ile çatışan bir üslup ortaya çıkarmaktadır. Bu da performansın ikircikli yönünü güçlendirmektedir. Deforme edilmiş virüs görselleri ise korku, ölüm, huzursuzluk duygularını içinde barındıran bir bağlamda, sürekli mutasyona uğrayan virüsün yapısına da bir gönderme olmaktadır. Sanatçının çizdiği rahatsız edici virüs görsellerini çeşitli boyutlarda çoğaltması ve bazılarına müdahale etmesi virüsün dünya üzerinde ki gelişim/mutasyon sürecine gönderme yapmaktadır. Ayrıca çizilen virüs resimlerinde gözün bulunmasıyla sürekli bize bakan bir virüs tasavvuru vardır. Bu virüsler evin güvenlikli, huzurlu ortamını delip, gözleriyle, o an performansını yapmakta olan sanatçıya doğru bakmakta, onu tehdit etmektedir. Bütün bu virüsler içinde sessiz çığlıklar atarak performansımı gerçekleştirmem insanlığın bu süreçte çığlık atma isteğini yansıtmaktadır adeta. Bu sessiz çığlığın bir diğer boyutu da, hala süreci ciddiye almayarak alınan önlemlere uymayan insanlara çağdaş sanatın diliyle sitem olarak düşünülebilir. Herkesi bu süreçte işbirliğine davet eden sanatçı, sessiz çığlıklar atarak adeta virüsün, evlerimizin ve çaresizliğimizin diliyle konuşur. Bu çığlık aynı zamanda milyonlarca insanın mücadelesine sessiz bir destek çığlığıdır. Her halükarda bu performans, çağdaş sanatın uzamsal sınırlarını sorgulaması, mekânı yeni bir bakış açısıyla ele alması, süreç boyunca altüst olmuş insan psikolojisini ve sürekli değişmek ve gelişmekte olan virüsü ele alması bakımından önemli bir çağdaş sanat aktivitesidir. Günümüzde çağdaş sanat pratiklerinin sanal ortamda gelişmek ve büyümek zorunluluğunun iyice ortaya çıkması ile bu tarz performansların, yerleştirmelerin bütün bireyler/sanatçılar açısından devam ettirilmesi ve sanatın, izleyiciyle buluşması konusunda ki fizyolojik sınırları aşması gerekmektedir. Virüs görselleri ile yaptığım yerleştirme evimde bir süre daha kalacaktır. Belki de ileride yeni performanslarda kullanılmak üzere”
Bugüne kadar terör, şiddet, orman yangınları, atık ve israf, ölüm ve sonsuzluk gibi güncel sorunlar ve toplumsal olaylar üzerine birçok performans gerçekleştiren Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Kavukcu, sıra dışı covid-19 çalışmasıyla dikkat çekti.
Prof. Dr. Mehmet Kavukcu, korona virüs ile ilgili bir performans/yerleştirme gerçekleştirdi. Hepimizin, bütün dünyanın, son zamanlarda yaşadığı covid-19 salgını felaketinin modern yaşam içerisinde ki psikolojik ve fizyolojik etkilerine dikkat çekmek isteyen Kavukcu, çağdaş sanatın diliyle kendi evinde bir yerleştirme ve performans gerçekleştirdi. Kavukcu, sürecin psikolojik etkilerini göz önüne alarak yaptığı, deforme edilmiş virüs biçimlerini, bütün eve yayarak, çeşitli boyutlarda ki virüs resimleri önünde, uygulama alanının birçok farklı yerinde sessiz çığlıklar atarak performansını gerçekleştirdi.
Sıra dışı covid-19 performansıyla ilgili konuşan Prof. Dr. Mehmet Kavukcu, şunları söyledi:
“Performansımda sürecin psikolojik etkisiyle, her gün gördüğümüzden daha farklı virüs görselleri ürettim. Öncelikle küçük boyutlu ön çalışma/eskizler ürettim, ardından bunları farklı boyutlarda büyüterek evimde yayıp ve bu büyük görsellerin bazılarına performans esnasında tekrar müdahale ettim. Virüsün mutasyonuna gönderme yaparak bu tavır, aynı zamanda virüsün yayılımına da gönderme yapmaktır. Eskiz aşamasının ardından büyütülerek bütün evi kaplaması ve ardından sanatçı tarafından tekrar müdahale edilmesi, virüsün laboratuar ortamında çoğaltıldığına dair iddialara da gönderim yapmaktadır. Bu virüs görselleri önünde sessiz çığlıklarımı atarak performansa devam ettim. Süreç boyunca emek veren insanlara destek olmak istemekteyim. Bu çığlıklar bir yandan da olanları ciddiye almayarak önlem almayan insanlara sitem çığlığı olarak düşünülebilir.
Sanatın da dünyanın yaşadığı bu salgın sürecinde eve, sanatçı evlerine, taşındığı ortadadır. Bugüne kadar mekânın çeşitli boyutlarını sanat tarihinde ele alan ve çok çeşitli yerlerde işlerini sergileyen sanatçılar için ilk kez ev sanatın mekânı olarak bu kadar ön plana çıkmıştır. Evin güvenli ve sessiz atmosferini, yerleştirdiğim virüslerle dağıtarak, insan psikolojisinin tekinsiz duygusuyla olan etkileşimini irdeledim. Zira bu korkulu ve klostrofobik dönemimizde ev bize güvenliği/iç rahatlığını sağlayan tek yerdir. Ancak bütün evi deformasyona uğramış virüs görselleri ile doldurması bu güvenlik hissimize ters düşmekte ve bir anlamda insanların bu süreçteki anksiyete ruh halini yansıtmaktadır. Performansı kaydetmek için kullandığım malzemeler de yine sıradan bir evin yapısına uygun ve her evde olabilecek cihazlardır. Ayrıca kayıt sürecinde evden gelen çeşitli sesler evin doğal ortamını yansıtmakta, bunun tam aksine rahatsız edici virüs görselleri önünde işini yapan sanatçı ile çatışan bir üslup ortaya çıkarmaktadır. Bu da performansın ikircikli yönünü güçlendirmektedir. Deforme edilmiş virüs görselleri ise korku, ölüm, huzursuzluk duygularını içinde barındıran bir bağlamda, sürekli mutasyona uğrayan virüsün yapısına da bir gönderme olmaktadır. Sanatçının çizdiği rahatsız edici virüs görsellerini çeşitli boyutlarda çoğaltması ve bazılarına müdahale etmesi virüsün dünya üzerinde ki gelişim/mutasyon sürecine gönderme yapmaktadır. Ayrıca çizilen virüs resimlerinde gözün bulunmasıyla sürekli bize bakan bir virüs tasavvuru vardır. Bu virüsler evin güvenlikli, huzurlu ortamını delip, gözleriyle, o an performansını yapmakta olan sanatçıya doğru bakmakta, onu tehdit etmektedir. Bütün bu virüsler içinde sessiz çığlıklar atarak performansımı gerçekleştirmem insanlığın bu süreçte çığlık atma isteğini yansıtmaktadır adeta. Bu sessiz çığlığın bir diğer boyutu da, hala süreci ciddiye almayarak alınan önlemlere uymayan insanlara çağdaş sanatın diliyle sitem olarak düşünülebilir. Herkesi bu süreçte işbirliğine davet eden sanatçı, sessiz çığlıklar atarak adeta virüsün, evlerimizin ve çaresizliğimizin diliyle konuşur. Bu çığlık aynı zamanda milyonlarca insanın mücadelesine sessiz bir destek çığlığıdır. Her halükarda bu performans, çağdaş sanatın uzamsal sınırlarını sorgulaması, mekânı yeni bir bakış açısıyla ele alması, süreç boyunca altüst olmuş insan psikolojisini ve sürekli değişmek ve gelişmekte olan virüsü ele alması bakımından önemli bir çağdaş sanat aktivitesidir. Günümüzde çağdaş sanat pratiklerinin sanal ortamda gelişmek ve büyümek zorunluluğunun iyice ortaya çıkması ile bu tarz performansların, yerleştirmelerin bütün bireyler/sanatçılar açısından devam ettirilmesi ve sanatın, izleyiciyle buluşması konusunda ki fizyolojik sınırları aşması gerekmektedir. Virüs görselleri ile yaptığım yerleştirme evimde bir süre daha kalacaktır. Belki de ileride yeni performanslarda kullanılmak üzere”
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve blokhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.